Düşünmek, Düşünebilmek


Düşünmek daha doğrusu düşünebilmek insanlara verilmiş en büyük yetenek. Zaten hayvanlardan ayrılan noktamız da buymuş ya. Düşünmenin insanlara verilen bir yetenek olduğu konusunda herkesle hem fikirim lakin aynı zamanda düşünmenin tanrının insanları cezalandırma aracı olarak kullandığı konusunda da derin şüphelerim var. Yoksa düşünebilmek içinden çıkılmadığı zamanlarda bu kadar ağır bir yük olmamalı.

Bazı zamanlar yatağıma girip saatlerce düşünmek istiyorum. Sevdiklerimi, sevmediklerimi, sevilmek istediklerimi, küçükken pandik atıp kaçtığım kızları, ortaokulda aşk mektubu aldığım kızları, mahalle maçı yaptığım çocukluk arkadaşlarımı, çalım attığım için dayak yediğim mahalle abisini, gelecek planlarımı; kısacası yarınımı, şimdimi ve dünümü düşüneyim diyorum.

Karanlık istiyorum bazen, yatağa girip boşlukta kalmak istiyorum. Sırtımda yatağı, başımda yastığı hissetmeyeyim; sonsuz bir karanlık olsun tek düşünce bile gelmesin aklıma. Akşam ne yiyeceğimi boşvereyim, çişim mi geliyor onu da bir kenara bırakayım. O anlarda hatıralarımın her biri beynimden çıkıp yüreğimin orta yerine çöküyor. Sonsuz bir ağırlık taşıyorum kalbimde, istenmeyen her bir fikir cam kırıkları olup gözümden süzülüyor. Düşünebilmenin ne ağır bir ceza olduğu öyle zamanlarda aklımdan çıkmıyor işte.

dusunen-adam

Rüya istiyorum arada, uçabilme yetisiyle donatılmış bir ben. Ben değil içimdeki ben tarafından yönetilmek istiyorum, sonsuzluğa uçmak istiyorum. Uçurumdan atladığımda irkilerek uyandığım rüyalar değil uçarak yoluma devam ettiğim kurgular peşinde oluyorum. Gözümün önünde farklı mahluklar görmek değil isteğim, normal zamanlarda adını pek de anmadığım Allah’ı bir gecede 3500 defa andığım rüyalardan arınıp kaçmak istiyorum. İşte böyle gecelerde beynimin bir kez daha en büyük ceza aracı olduğunu görüyorum.

Çevreme bakıyorum, düşünmeyen hayatını, işini, aşkını ezbere ve büyüklerinin tecrübesine göre yaşayan bireyleri tek tek gözlemliyorum. Kafaları ne kadar rahat, imreniyorum; düşünmeyeyim, sorgulamayayım, kafamı yormayayım diyorum. Olmuyor mahzun yalnızlığım her bir boşluk anında kaçınılmaz emri veriyor: “DÜŞÜN!”, ve kalbim uyum sağlıyor cezalandırıldığım düşüncelere. Kaçmak için farklı yollar arıyorum ama her yol daha derin bir bataklığa çıkıyor. Farkındayım; kaçamıyorum, bırakamıyorum.

Velhasıl bazen düşünebildiğim için derin bir minnet duygusu duyuyor, bazı zamanlar derin kederler içine giriyorum. Bazen bir yetenek bazense bir lanetlenmiş bir süreç…

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir