Meseleleri Mesele mi Ediyoruz?


Çok değil daha geçen yıl bu zamanlar askerdeydim. Askerlik deyince her insan evladının aklına gelen şey şüphesiz nöbettir. Yoksa tuvalet temizliği mi? Gerçi yok askere gitmeyenler orada her gün vatan kurtarıldığını sanıyorlar. Neyse nöbete dönelim.

  • Nöbet 24 saatten oluşur.
  • Sabah dokuzda başlar, diğer gün dokuzda biter.
  • Akşam mesai bitimine kadar rutin işler olur (devriye, çıkan erler, gelen erler, revirlik erler vs)
  • Mesai bitiminde hizmet taburu tamamıyla sana kalır. Taburda ne olursa sorumlusun.
  • Akşam altıda yemek taburu, onda yat taburu.
  • On birde sinemacı ve bowlingci erler gelir. Onların (Bowling ve Sinema Salonu) sorumluluğu da sana kalır.
  • On ikide Subay Ordu Evi, Astsubay Ordu Evi ve Marmara Salonundaki erler gelir. Ordu evlerinin nöbetçisi vardır ama Marmara Salonu yine sana kalır.
  • Sorumlu olduğun yerlerdeki ürünler bozulmamalı, o yerlerde yangın çıkmamalı vs. Üstelik her birinin arası 1 km.
  • Saat ikide yatak başı sayımı yapılır. Beşte kahvaltı hazırlayacak erler, altıda normal erler uyandırılır.
  • Yedide kahvaltı yapılır, yedi otuzda erler birim yerine gönderilir, sekiz otuzda çarşı iznine çıkacak erlere taburdaki bozuk yataklar yaptırılır ve onlar da gönderilir. Dokuz ise son, nöbet bitti.

Eğer herhangi bir aksilik çıkmazsa nöbet tanımı buydu bizim için. Aksilik çıkmazsa diye bir şey yok. Aksilik çıkmaması gibi bir ihtimal yok. Şimdi aksilikleri madde madde sayarsam bir ton küfür yiyeceğim. Onun için akla gelen birkaçını  sıralayayım sen anla. Bonzai uzmanı olmuştuk, erin biri yeşillikte mastürbasyon yaparken bir bayana yakalanmıştı (niye açık hava bilemiyorum, apar topar sürüldü çocuk), kanalizasyon patlaması, kalorifer kazanı arızası, hidrofor problemi, eksik yemek, gelen yemeğin içinden salyangoz çıkması ve yemek firması aradığında ne güzel işte pahalı hayvan yanıtı almamız, yangın hortumuyla sulama şakası yapılması vs vs.

Kaldı ki doğuda askerlik yapanlar gibi can tehlikemiz yoktu hele. Bir de o olaydı… Saat dokuzda nöbet devri yaparkenki halimi anlatacak kelimeler bulamıyorum. İnsanların sadece silüetleri ve çoook arkadan gelen sesleri var. Kafada koşullanmıştık konuşan üst rütbeyse emredersin, alt rütbeyse cevap verme. Komutanın dediği her şeyin karşılığı emredersindi. Ne dediğinin önemi yoktu.

Askerlik bitip de tekrar öğretmenlik görevine başladığımda ilk nöbetimde şu yukarıda anlattıklarım bir bir geldi gözümün önünde durdu ve sırıttı. Bir an deliriyorum sandım ve bunu bahane ederek bir ay rapor aldım demek isterdim ama öyle bir şey olmadı. Bu da nöbet mi dedim içimden. Buna nöbet diyenin Allah evine ateşler salsın diyecektim ki vazgeçtim. Çünkü askere gitmeden önce o nöbete milyonlarca laf sayanlar arasında ben de vardım. Ha öğretmenlerin tuttuğu nöbet yorucu mudur? Elbette yorucu. Teneffüste koridorda dolaşmak öğretmenler odasında çay içmekten daha zor bir eylem.

Evlilik. En kral anarşisti getir o bile karşı çıkamıyor. İnsanların ilkel genlerine işlenen üreme çabası mı dersin, toplumsal baskı mı dersin, aidiyet duygusu mu dersin. Ne dersen de evleneceksin. Bakunin bile evlenmiş o derece yani. Gel gör ki artık zaruret gibi gözüken, ekmek kadar, su kadar, kola kadar toplumda yer edinmiş bir nesne ne yazık ki onlar kadar ucuz değil. En ucuz düğün 25 bin liraya (ev eşyası alınmamış hali) mal oluyor. Üstelik tek tek harcama kalemlerini yazarsam gülmekten katılacaksın ama eşin bunlardan birini yapmayalım dediğinde gülmek o kadar kolay olmayacak senin için. Nedir abi yani bir fotoğraf çekimine 1000 lira vermek? Anayasanın bilmem kaçıncı maddesi mi yoksa göklerden inen ilahi emir mi? Hoş inandığın yaratıcının ilahi emirlerini bile o kadar uygulamazken araba süsleme olmazsa olmazın olabiliyor. Toplum ne der? Değil mi? En güzeli senin olmalı değil mi? Çok cimri bir portre çizmiş olabilirim ama sen olayı maddi olarak sınırlama. 50 kişiyle bir halka yapıp dönerek ayağını sallamak nedir? Bak yine sinirlerim zıpladı.

İphone 6 çıktı. Yaşasın hemen almalıyım. Neden? Çünkü çünkü çünkü hmmm ımmmm. Bu konuya bir arkadaşım gayet gerçekçi ve mantıksız bir açıklama getirmişti: “İphone’un yeni modelini almasam da olur ama almak zorundayım”. İphone 5S gayet işimizi görürken neden almak zorundayız? İlla mesele çıkaracağız çünkü, böbreğimiz ağırlık ediyor da ondan.

Komşunun çocuğu askerden geldi, hayırlı olsuna gideceğiz diyerek içeri giren bir anne düşünün. İyi de ben ne komşuyu severim, ne de çocuğunu. Babasını da sevmezdim diyeceğim ama artık Yeşilçam replikleri kabak tadı verdiği için öyle bir hataya düşmüyorum. Hayır olmaz gidecekmişiz. Neden sorusu yine yanıtsız. Ben olmazsam olmazmış. Sonuç mu? Gidilir ve saatlerce işkence çekilir. Tüm bunlar başıma geldikçe yazılı olmayan kuralları çıkaran her kimse kulaklarını çınlatasım geliyor.

Uzun lafın kısası, yaşamak kısa ve bir o kadar zevkli ama gel gör ki biz kendimizi zincirliyoruz. Meseleleri çok fazla mesele ediyoruz. Süleyman Demirel aktif siyasette olaydı da hayat felsefesi edinecek birkaç replik daha diyeydi.


“Meseleleri Mesele mi Ediyoruz?” için bir yanıt

  1. Gerçekten aynı düşünceleri harfiyen paylaşıyoruz.Düğün dernek işleri, okulda nöbet çilesi…askerde nöbet de güzelmiş aslında 🙂 Bu arada sürülen çocuğun,ben nöbetteyken arayıp ‘komutanım, marmarise sürüldüm’ deyip ‘iyi ki yapmışım’ vari hali ve tavrı kulaklarımda hala.. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir