Ezberci Eğitime Karşı Değiliz


Ah klişeler ah bir kere lügatimize girdi mi çıkmak bilmiyor. Hadi çıkmamasına bir şey demiyoruz, körü körüne bağlandığımız şeyi sorgulamıyoruz artık. Yasaymış, ilahi emirmiş gibi hayatımıza kök salıyor, beslendikçe güçleniyor, güçlendikçe daha çok tekrarlanıyor. 2000li yıllardan sonra bir furyadır aldı başını gidiyor neymiş efendim ezberci eğitime karşıymışız. Bunu duyan öğrenciler daha bir karşı oldular ezberci eğitime. Öğrenciyken ben de karşıydım deli miyim saçma sapan şeyleri ezberleyeyim. Hem de “hocam bu ne işimize yarayacak ki” cümlesini de bulmuşken karşıtlığımız bir kez daha arttı. Hele “bakkaldan yumurta alırken trigonometri ile mi hesaplayacağız ehühehe” faciasına girmek bile istemiyorum. Her ne kadar istemesem de hatırlamış ve hatırlatmış bulundum. Eğitim teşkilatından özür dilerim.

Ezber!
Ezber zihnin antremanıdır, olmazsa olmazıdır. Düz bir mantıkla çalışmayan kaslar tembelleşip hantallaşacağı gibi çalışmayan beyin de bir süre sonra işlevini yitirecek. Her alanda “helal olsun adamlar yapıyor” dediğimiz Japonların eğitim sisteminin olmazsa olmazlarından biridir ezber. Ezberin yerine bilgi kaynaklarına nasıl ulaşılacağı öğretilsin gibi zırvamsonik bir yaklaşım ortaya atıldı. Bunun için çocuklara okullar kurup, öğretmenler tutup zaman harcamaya gerek yok ki. Birincil bilgi kaynağı kitaplar ve internettir. 2 kere 2 4 ederin eğitim halidir bu. Açıktır, tartışmasızdır; tartışması teklif dahi edilmeyendir.

Ezbere karşı olmak zihni çalıştırmaya karşı olmaktır, mankurt yetiştirmektir. Ha burada tartışılacak konu ezberin niteliğiyse kesinlikle gelin iki müslüman iki de hristiyan bulup tartışalım. Bu konuda hatalarımızı önümüze serip derin derin düşünelim ama beylik laflarla “ezberin kellesünü vurun”, tutumuna girmeyelim. Ezberi kaldırdığımız vakit bağımlı insanlar güruhundan başka bir şey elimize geçmeyecektir. Hayatının hemen her alanında kitaplara, internete ve bilimum bilgi kaynağına muhtaç, sorun çözme becerisi olmayan, analitik düşünmeyi bırak böyle bir kavramdan bile habersiz, mülakatlarda düşünsel beceri gerektiren sorularla karşılaştığında apışıp kalan, ilk şoku atlattıktan sonra “pardon ayfonuma bakabilir miyim” nesli bizi bekliyor olacak. Üstelik bu nesil ilerinin öğretmenleri olacak. Vahim bir hal doğrusu.

Peki Biz Neye Karşıyız?

Öğrencisiyle arasına kalın duvarlar ören öğretmenlerden başlayabiliriz mesela. Hep unutulan bir durum mevcut, aslında unutulan demeyelim de işimize öyle geldiği için o şekilde davrandığımız bir durum. Öğretmen ile öğrenci arasında bir sınır olacak! Şimdi sınır mutlaka olacak, ama arkadaş sınır var sınır var. Yaşım gereği çok uzun yıllar süren bir meslek tecrübem yok ama bu 3 4 yılın bana kattığı yegane öğreti şu oldu:

“Öğrenciye ulaş, öğrenci kendini sana kapatırsa ilah olsan tek kelime öğretemezsin.”

Dediğim dedik bir despotik tavır öğrenciyi soğutmaktan başka bir işe yaramaz, o andan sonra da yeni görevin hayırlı olsun! Bankamatik Memurluğu. Bir öğrencin gelip seninle her sıkıntısını arkadaş gibi konuşacak, konuşmalı. Ailesiyle paylaşamadığını seninle de paylaşamazsa o genç hata yapmaya mahkumdur ne yazık ki. Korkulan değil saygı duyulan olmalısın ki arkanı döndüğünde için rahat gidebilesin. Ha bu da demek değil ki öğrencilerle karşılıklı sigara içelim, çok efkarlandığımızda iki tek atalım. İşte sınır burada devreye giriyor.

Bir öğretmen her koşulda öğrencisinden daha kıvrak bir zekaya sahip olmalı. Bir öğretmen öğrencisinden daha çok okumuş ve okuyor olmalı. Kendini geliştirmeyen insanların karşındakine gelişin, çalışın demesi filme alınmamış bir komedi senaryosundan başka bir şey olamaz. Özellikle lise branşları için bu değişmez bir kuraldır. Karşında seni tuş etmek isteyen 30 tane pırıl pırıl zeka var. İpleri bir kere kaçırdıysan öğretmenlik vasfın memurluğa dönüşür.

Mantıksız açıklamaları silin, atın. Öğrenciler geri zekalı değil. Dediğim gibi karşında 30 tane zeki insan varken onlarla dalga geçer gibi mantıksız açıklamarda bulunman sadece seni komik duruma düşürür. Hareketinin altında mantıklı bir izah yöntemin varsa eyvallah ama diğer türlü sadece ego tatmini veya anlık heyecandan dolayı o davranışta bulunuyorsan vazgeç. Küçük duruma düşüp değerini kaybetme.

Tutarsız öğretmenlere de karşıyız. Bu a diyorsan bugün de a olmalı, yarın da a olmalı. İşine geldiğinde b işine geldiğinde c olmamalı.

Bu aşağıdakilere var ya kökten karşıyız:

  • Irkçılık
  • Öğrenciyi ailesinin maddi durumuna göre değerlendirme
  • Hoşgörüden uzak robotlaşmış eğitim

Son Olarak

Öğretmenlik öyle bir meslek ki sevmeyen adam yapamaz, yapmamalı da zaten. Bu işi yapanın tek amacı para kazanmak olmamalı. Hakkıyla işini yapmıyorsan vatan hainliği yapıyorsun, bir neslin gelişimini baltalıyorsun demektir. Vicdan işidir, o kapıyı kapattığında bir sen bir de vicdanın kalıyor ortada.

Konuyu çok dağıttık, bizim asıl sorunumuz ezbercilik değil. Hatta ezber olmadan eğitim de olmaz. Öğrenciye inemiyoruz, öğrenci iletişimini sağlayamıyor ve hiç öğrenci veya genç olmamış gibi hareket ediyoruz. Sistem böyle deyip topu Ankara’ya atmak suretiyle topukluyoruz. Evet eğitim sistemi daha iyi olabilir, daha iyi bir eğitim sistemiyle mükemmel işler çıkarabilirsin ama kötü eğitim sistemi de iyi şeyler yapman için engel değil.

Bu Arada Biz Kimiz?

Ben, sen, o, biz, siz, onlar.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir