Fetih 1453 Hayal Kırıklığı


Bir süredir yere göğe sığdırılmayan, anlatıla anlatıla bitirilmeyen Fetih 1453’e gitmek sonunda nasip oldu. Daha önce çok kez bahsettiğim gibi (bir, iki, üç) memleketimizde sinema yok. Bir iş için Erzurum’a gitmişken filme de girdik. Film bende tek kelimeyle hayal kırıklığı yarattı. Beni üzen bir başka olaysa Twitter’da Fetih 143, Kara Murat’ın bol efektli hali. Hayal kırıklığı… tweetini yazdıktan sonra gelenler. Anlamıyorum bir film çok yüksek bütçeli olduğu zaman veya dini – milli değerleri işlediği zaman kötü olamaz mı? Beğenilerimizi film yapımcılarının imkanına çok çabuk sunuyoruz. Eğer bizi biraz etkilemek için yatırım yapmışlarsa deyim yerindeyse film medyada biraz fazla pohpohlanmışsa anında beğeniyoruz o filmi. Hele bir de vatan, millet, Sakarya, din, iman, Kur’an girdi mi işin içine olay tamamdır (bunları inançsız biri olarak yazmıyorum).

Kötü ama neden?

Öncelikle efektler… Gerçekten çok kötülerdi, hani bilgisayar yapımı oldukları ayan beyan belliydi. Fazla özenilmemiş mi yoksa sağlam iş yapan birileri mi bulunamamış bilmiyorum. Özellikle filmin başlarındaki Fatih’in rüyasındaki ateş efekti tam anlamıyla berbattı. Çocuk filmi gibi.

Bir başka mesele bilgi yanlışlıkları, hani film bir olayı kaynak olarak alıp onun üzerine bir şeyler ekleyerek gidebilir. İlla birebir olayla aynı olmak zorunda değil ama bu Fetih için geçerli değil. Çünkü birebir gerçekliği yansıtmaya çalışmışlar. Birçok bilgi yanlışlığı vardı, ha belki filmde değil de bizim tarih kitaplarında bilgi yanlışlığı vardır o ayrı mesele.

Roman sanatında bir şey vardır. Eğer bir ayrıntıya yer veriliyorsa o ayrıntı ilerleyen zamanlarda mutlaka bize bir şey olarak döner. Yani aslında o anlatılan bazı şeylerin habercisi ve hazırlayıcısı niteliğindedir. Bu iyi bir film için de geçerlidir. Kaliteli filmlerde özellikle Christopher Nolan’ın filmlerinde her ayrıntıya dikkat etmeye çalışır, verilenlerden ipucu çıkarmaya çalışırız. Pohpohlamanın etkisiyle bu filmde de aynısını yapmaya başladım ama gerçekten boşa çaba harcadım. Filmde verilen birçok ayrıntı gereksiz ve saçma yere verilmiş gibiydi. Hani tarih kitabından böyle okuduk bunu da filme koyalım gibi bir şey olmuş. Fatih, filmin başında bayağı bir siyasetçi politika izledi. Gerek elçilerle gönderdiği mesajlarda gerekse kendini tahttan indiren veziri tekrar baş vezir yapmasıyla. Bunun yanı sıra bir yandan dengeli bir siyaset izlerken bir yandan da savaş planları yapıyordu. Yalnız bu güdülen siyaseti filmde hiçbir şekilde göremedik. Bunların Fatih’e veya fethe ne gibi bir faydası oldu anlayamadık. Gereksiz verilmiş bazı ayrıntılar gibiydi. Donanmanın Haliç’e indirilmesi aynı. Çok yer kapladı filmde ama o donanmaların zafere katkısı ne oldu anlayamadık. Tamam Bizans imparatoru o tarafa asker kaydırdı ama kaydırılan askerlerin yerindeki zafiyet izleyiciye hissettirilmedi. Yani donanma indi de ne oldu sorusu akıllarda uyanıyor. Tabi ondan önce donanmanın yakılmış olması da ayrı bir ironi. Ya kısa sürede yeni gemiler inşa edildi ya da yedekte gemiler vardı bu da verilmedi izleyiciye. Bu haliyle o sahne yapımcının şu diyaloguyla oluşmuş gibi : “Hacı biliyor musun Fatih gemileri karadan yürütüp Haliç’e indirmiş, bizim filme de koyalım bunu”.

Oyunculuklar filmde ayrı bir şekilde kötüydü, Fatih’i oynayan kişi bir türlü padişah otoritesini görüntü olarak oturtamadı benim gözümde. Bizans imparatoru da aynı. Kara Murat’taki kötü imparatorlar gibi. İstanbul’un fethi sırasında, surları yıkıp girdikleri sırada bir kılıç sahnesi var ki bittim resmen. Sanki ağır çekimde oynuyordu sahne, kılıç kalkan oyunundaki gibi ağır çekimli dövüş sahnesi yakışmamış bu kalitede bir film yapmaya çalışan yönetmene.
Şu imparatora değinmişken bir şey de ekleyeyim ya arkadaş her filmde illa savaşı kaybeden tarafın yönetici kötü, kazanan tarafın yöneticisi iyi mi olmalı? Bizimkilerin düşmanı iyi adam olamaz mı? Üstelik bizimkiler istila etmek istiyor, o ise vatanını savunuyor olayı hakkaniyete vurduğunda daha haklı (olayın tarihsel bir derinliği mutlaka vardır, söylediklerim film için). Bir de kötü adam imajı oturtmak için sürekli danslı, kızlı eğlencelerde gösteriyorlar. Arkadaş Fatih’in haremi var be! 🙂

Bu arada filmde Ulubatlı Hasan Ela ile fuhuş yapmış durumda. Bu da inançlı bir Osmanlı askerinin yapacağı son şeydir herhalde. Filmde dine ve şahadete o kadar önem verip, yardımcı kahramana fuhuş yaptırtmak da ayrı bir durum.

Ya aslında yazdıkça yazasım geliyor ama fazla da uzatınca okunmuyor. Son birkaç şeyi de söyleyip geçmek istiyorum:
Sevgili Fetih 1453 Yapımcısı:

  • Ela’nın erkek kılığına girip hiç erkeğe benzememesi ve top atölyesinde Hasan’la fingirdeşmesi
  • Sırf şair olduğunu göstermek için Fatih’e şiir yazdırılması
  • Hasan’ın karnından vurulup ağzından kan geldikten sonra dişlerinin bembeyaz görünmesi
  • Ela ile Hasan’ın savaşa gidersin, gitmezsin tartışması
  • Lağımcının son sahnede gereksiz yere milli duyguları depreştirmek için kendini de patlatması
  • Baş vezirin adının mektupta geçip de nedeninin verilmemesi

Cidden saçma olmuş. Ya hep film film dedik de yukarıda da dediğim gibi film miydi, belgesel miydi belli değil. Duyulan her olay verilmeye çalışılmış, şimdiye kadar gelen her söz saçma sapan yerlerde oyunculara söyletilmiş vs vs.

Yalnız hakkını yemeyelim Fatih’in oğlunu kucakladığı sahne çok duygusal ve yerindeydi. Belki de filmin en başarılı sahnesi. Sanırım Türk sinemasının sadece komedi ve dram türündeki filmlerine gitme geleneğim bir süre daha devam edecek. Yabancı hayranlığım yok yalnız onu da belirteyim.

Fetih 1453 başlı başına bir başyapıt veya büyük bir sanat eseri değil ama gelecek kaliteli filmler için bir haberci veya onlar için bir basamak olabilir. Umarım bu tarz filmlerde de Türk sineması harika filmler çıkarır. Türk sinemasında büyük bir kurgu eksikliği var. Olay başlar, gelişir, biter. Tekdüze sıradan bir düzen izler. İzleyiciyi şaşırtmaz ve sonu genelde başından bellidir. Aşk Tesadüfleri Sever filmi bunun biraz dışında ama onun da oyunculuklar aşırı kötüydü. Artık Türk film izleyicileri sonunda “vay be” demek istiyor!

Dipnot: Bu yazı için de abuk sabuk tepkiler alacağım biliyorum ama yukarıda da dediğim gibi bir film çok reklamı yapılınca, çok para harcanınca ve dini – milli duyguları işleyince iyi film olmuyor. Hatta bana çok biliyorsan sen bir film çek de onun gibi olsun diyen bile oldu. Harika tek kelimeyle. 🙂 Bu kadar iddialı arkadaşlar, çok değil 1 yıl sonra Oscar’lar var, öve öve bitirilmeyen bu film bakalım neler yapacak orada?
Kalın sağlıcakla…


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir