Mehmetçik Dershanesi Saçmalamacası


Yazıya başlamadan önce ufak bir uyarı: Burada yazdıklarım Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı’na bağlı olan Mehmetçik Dershanesi için geçerlidir. Diğer dershaneler hakkında kesinlikle herhangi bir fikrim yoktur.

Neyse efendim malumunuz meslek kurası öğretmen asteğmen olarak askerliğimi Deniz Kuvvetleri – Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı – Mehmetçik Dershanesi’nde yaptım.

Mehmetçik Dershanesi Nedir?

Mehmetçik Dershanesi özünde fakir ama okuma heveslisi gençlerin faydalanması için kurulmuş, her önüne geleni değil de belirli kriterleri taşıyan öğrencileri kabul eden bir kurum olarak düşünülmüş. Düşünce olarak gerçekten iyi, üstelik halk – asker bütünleşmesini sağlaması da işin farklı ve güzel bir boyutu. Yalnız gel gör ki pratikte işler biraz değişiyor.

Plansızlık

30 günlük Subaylık Nosyonu Kazandırma kursumuzu bitirdiğimizde elimize Gölcük’e atandığımıza dair bir yazı verdiler. Bizim içimiz rahat tabi, sonuçta orada yıllardır var olan bir dershaneye gidiyoruz. İmkanlar, hazırlıklar her şey on numara biz gideceğiz şak derslere başlayacağız, tek işimiz eğitim öğretim olacak tarzında pembe hayallere dalmışken acı gerçeğin yüzümüze çarpılması uzun sürmedi. Gölcük’e bir geldik aslında Mehmetçik Dershane’si diye bir bina yok. Haydaa, neyse siz gidin biz sizi çağıracağız dediler (hatırlatmakta fayda görüyorum Gölcük’e geliş tarihimiz 1 Eylül).

Neyse efendim ilk ay nöbet yok, avare avare dolaşıyoruz ne zaman çağrılacağımız belli değil. Göç korkusu olduğundan çok uzağa da gidemiyoruz. İlk ay bizi arayan soran olmadı. Biz zannediyoruz ki arka planda hazırlıklar devam ediyor, dershane için hummalı bir çalışma falan var. Neyse efendim ilk ay bizi kimse çağırmadı, hiçbir işimiz olmadan boş boş dolandık, ailemizin yanına da yollamadılar.

İkinci ay gelin, Mili Eğitim’e gidin okul ayarlayın dediler, “nasıl yani lan” gibi bir şokun ardından gittik Milli Eğitim’e okul ayarladık araya bayram girdi şu oldu bu oldu derken dershane ekimin son haftası açıldı. Yalnız hiçbir hazırlık olmadan 6 öğretmen, bir okul ve 100 küsür öğrenci.

Dershane deyince akla ilk ne gelir sayın seyirciler (tamam öğretmen, öğrenci sonra)? Testler, deneme sınavları, kaynak kitaplar değil mi? İşin komik yanı bize bunların hiçbiri verilmedi. Deneme sınavını Milli Eğitim’den dilendik resmen sağolsun Müdür Bey aldırdı. Yalnız optik form yok, optik form olsa onu okuyacak alet yok. “Ne yapabiliriz”  diye sormaya kalmadan anladık ki yine başımızın çaresine bakacağız. Sağolsun Seviye Dershane’sinden Şafak Bey optikleri okuma işini üstlendi hatta birkaç sınav için optik form da verdi ama en sonunda dile geldi “ben de bunlara para veriyorum arkadaşlar, paranız varsa verin parayı düdüğü çalalım dedi”. Biz boynu bükük dilenme ekibi olarak ne yapabiliriz diye müthiş beyin fırtınaları yaparken Ana Üs’ten bize 1200 lira para çıktı. Bu parayı süründüre süründüre verdiler tabi. Üstelik 6 dersin yaprak testi ve optik formlar için.

Neyse efendim optik form, yaprak test vs. davasının çözülmesi de 30 Aralık’ı buldu. Burada dikkatinizi cezbediyorum sınav 2014 Mart’ta. O zamana kadar birkaç arkadaşla fotokopi çekerek test işini halletmeye çalıştık. Biri görse telif hakkına muhalefet, üsse saygısızlık, askerliğin şeref ve vakarına hakaret, emre itaatsizlikten içeriyi boylayacağız.

Oryantasyon Eksikliği

Biz 6 öğretmendik (Ahmet Kaya şarkısı gibi oldu neyse). Tamam hepimizde öğretmen diploması vardı yalnız 3 kişi Milli Eğitim’de hiç çalışmamış, aralarında benim de bulunduğum 5 kişinin ise hiç dershane tecrübesi olmamış. Bize alın size dershane dediklerinde “bu ne menem bir şey ki yenir mi içilir mi” dedik. O kadar yani. Ne yapacağız ne edeceğiz bilmeden en iyi bildiğimiz işi yapmaya başladık. Öğretmek! Gerçekten o konuda iyiydik yalnız arada bir arıyorlar “ne yapıyorsunuz siz ya muvaffakatnameler nerede?” diye kızıyorlar. “İyi de biz bir şey bilmiyoruz ki” demeye kalmadan kapatıyorlar. Bir başka zaman fotoğrafları soruyorlar, başka zaman veli toplantısı oldu mu diyorlar, yine bir başka zaman devamsızlıklar niye gelmiyor diyorlar. Diyorlar da diyorlar. Tüm bu sürece aşina olmamız yine ocak ayını buldu.

O bir aylık boşluğumuzda bize tüm süreci anlatsalar ne güzel olurdu değil mi? Adamlarda öyle bir algı var ki gözlerinde “hele o zaman gelsin de Allah kerim” yazısını okuyabiliyorsunuz resmen.

Seçilen Öğrenci Niteliği

Eğitimde her öğrenci tek ve özeldir. Anlamayan öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır gibi çeşitli saçma sapan hurafeler olsa da işin içine girildiği zaman pratikte öyle olmuyor. İsteyen öğrenci var istemeyen öğrenci var. İstemeyen öğrenciye en kral profesörü getir olmaz.

Normal şartlar altında Mehmetçik Dershane’sine gerçekten isteyen ve maddi imkansızlıklar sebebiyle dershaneye gidemeyen öğrencilerin gelmesi gerekir. Böyle öğrencilerimiz vardı inkar etmiyorum ama ne yazık ki büyük çoğunluğu oluşturmuyorlardı. Genelde “Hanım bunu dershaneye göndersek de bi bok olmayacak, Mehmetçik Dershane’sine gitsin paramız cebimizde kalsın” sohbetinin eseri bir öğrenci topluluğumuz vardı. Veli böyle düşünür en doğal hakkıdır ama bu profildeki öğrenciyi ordunun kabul etmemesi gerekir ki her konuda olduğu gibi bu konuda da müthiş bir boşvermişlik olmuş.

İmkan yok, öğrenci profili malum e o dershaneden ne beklersin?

Amir Eksikliği

Bol bol amirimiz vardı yalan yok. Yalnız bu amirler bizim çalışmadığımız günler olan hafta içlerinde sıcak odalarında boş boş oturuyorlardı. Bizim çalıştığımız hafta sonlarında ise herkes tatilde. Dolayısıyla eğitim verdiğimiz yerde başımızda herhangi bir amir bulunmuyordu. Dolayısıyla denetlenemiyorduk. Tamam biz elimizden geldiğince işin cıkını çıkarmamaya çalıştık ama “arada bir abi be beni bugün idare etsene işim var” tarzı ricalara “tabi be keyfine bak” gibi cevaplar verildiğinden ötürü eğitim de aksıyordu.

Yalan yok ben de yapmışımdır kaç kere.

Etüt Eksikliği

Etütümüz yoktu. Etüt yapacak yerimiz de yoktu. Birkaç kez özel çabalarımızla bir iki öğrenciyle kütüphanede buluşup etüt yapmaya çalıştık ama Ana Üs’ten gelen “burası tutucu yer öğrencilerle adınız çıkar” (öğrencilerimizin çoğunluğu kızdı) uyarısına bizim nöbet yorgunluğumuz da eklenince etüt olayı yalan oldu.

Zaten hafta içi öğretmenleri boş bulmak imkansız gibi bir şeydi. Herkese bol bol nöbet yazıyorlardı. Bunlar asteğmen vurun kahpeye. 3 yetmez 5 nöbet yaz, 5 de az 10 olsun hahaha.

Öğretmen Eksikliği

Yoruldum çok yazmaktan ama yaz yaz bitmiyor ki. Biz orada

  • 1 Türkçe öğretmeni
  • 1 Fizik öğretmeni
  • 1 Kimya öğretmeni
  • 1 Coğrafya öğretmeni
  • 1 Matematik öğretmeni
  • 1 Tarih öğretmeni

olarak bulunuyorduk. Hadi yoğun bir şekilde hallediyorduk ama biyoloji ve felsefe grubundan hiç öğretmenimiz yoktu. Bunun eksikliğini çocuklar sıkça yaşamıştır diye tahmin ediyorum.

Gelecek Olanlara Öneriler

Çok fazla kendinizi yıpratmayın. Öğrenci ve üsleriniz ne kadar istekliyse siz de o kadar istekli olun. Demeye utanıyorum ama idealist olmayın. Yalnız aldığınız paranın ve öğretmenlik mesleğinin hakkını da vermeyi unutmayın.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir