Hızlı ve Öfkeli 5 – Rio Soygunu


Şu sıralar pek fırsat bulup da film izleyemiyorum. İşin açığı izlemeye değer film de bulamıyorum. Geçen tvde oradan oraya zıplarken Hızlı ve Öfkeli 5‘in tanıtımını gördüm “allaaa hemen izlemeliyim” diye içimden geçirdim ama gel gör ki pek gelişmiş bir şehir olan memleketim Iğdır’da sinema salonu olmadığı için hevesimiz kursağımızda kaldı. Bu arada buradan Kemal Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum seçim vaatleri arasına “sinemasız il kalmayacak” şeklinde bir söylem eklersen kesinlikle oyum senin. Ne olacak be her şeyi yaptın bunu da yapsan eline yapışmaz ki, nasılsa kaynak da hazır (kemal).

Neyse efendim bugün çok sevdiğim Erzurum’a (?) güle oynaya(??) gelmek nasip olunca soluğu sinemada almadım. Önce bir fakülteye uğradım bakalım ne var ne yok diye. Ondan sonra akşam pek ders çalışasım olmadığı için “ne yapsam ne yapsam” (ardından elma hesabı açtırsam diye bayat bir espri gelmeyecek müsterih olun) diye düşünürken kafaya dank etti ‘laaaaan Rio Soygunu vardı’ dedim ve soluğu pek sevdiğim Cinebonus‘ta aldım. Kolaları biraz pahalı ama salonları Erzurum standartları üstünde en azından.

Girdik filme arkadaş film bir türlü başlamak bilmiyor. Gözünüz doysun ücretsiz yayımlanan dizilerde bile 10 dakika reklam izni var. Siz 8 lira aldığınız film için 20 dakika reklam koyuyorsunuz. Bunu da buradan dile getireyim insanı bıktırıyor valla.

[Sonrası Film Hakkında Bilgi İçerir]

Film güzel başladı. Önceki filmle bağlantı biraz kısa sürdü ama onu da uzatsalardı film epey bir uzayacaktı. Zaten yeterince uzun olmuş. Sanırım son film olduğu için. Neyse bağlantıyı kurduktan adından anlaşılacağı üzerine soluğu Rio’da alıyorlar. Filmin ilk yarısı araba açısından biraz hayal kırıklığına uğrattı beni. Çok az araba gördük diyebilirim. Tren sahnesi hariç doyurucu bir araba sahnesi yoktu demek dahi yanlış olmaz. Filmin ilk yarısı bana daha çok Ocean Serisini hatırlattı. Kasalar, hırsızlık, paralar vs. İşin açığı ilk yarıda daha fazla motor sesi duymak isterdim. Bu söylediklerimi yapımcılar da farketmiş olacak ki ikinci yarı epey bir araba sahnesi içeriyor. Özellikle ilk başta fazlasıyla sahne var ama böyle “araba filmi çekiyoruz bari şu araba sahnelerini de koyalım” der gibi duruyordu ikinci yarıdaki sahne. Sonradan yamanmış gibi. Filmin senarik akışı içerisinde olmazsa da olur yani.

Şurada artı bir parantez açıp Vin Diesel, Dwayne Johnson, Paul Walker ve Tyrese Gibson’ın oyunculuklarına da bir methiye düzmek gerekir diye düşünüyorum. Gerçekten harika bir iş çıkarmışlar. Film tek aksiyon yönünden eğlenceli olmamış bunun yanına komedi unsurunu güzelce katmışlar.

Dwayne Johnson, Dominic’i yakalamak isteyen bir ajan olarak Rio’ya gönderiliyor ama filmin sonunda düşmanımın düşmanı dostumdur hesabı Dominic’le birlikte hareket ediyor ve filmin sonunda da Dominic’e kaçması için fırsat tanıyor. Bu arada alttan alttan güzel de bir Amerikancılık, kardeşlik, birlik mesajları veriliyor ki Hollywood kardeşiminizin bu özelliğini çok görmüyoruz artık.

Yukarıda bir yerde son film olduğunu yazmıştım. O yönde kesin bir bilgim yok ama hem sanırım bir yerde okumuştum hem de filmin sonu itibariyle filmin devamının gelmeyeceği anlaşılıyor. Mutlu bir şekilde bitiyor film. Bir “onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevedine” klişesi eksik. Fakat iyi bir gişe hasılatı elde edilirse neden 6.sı çekilmesin değil mi? Sonuçta kimse dede hayrına çekmiyor bu filmi. Hasılat iyi olursa devam ettirirler gibime geliyor.

Velhasıl

Lafı biraz fazla uzattık. Eğer seriyi seven biriyseniz kesinlikle pişman olmayacağınız bir film çekmişler. İzlemenizi öneririm. Hızlı ve Öfkeli ve Tokyo Drift’ten sonra bence serinin en güzel 3. filmi olmuş. 2 ve 4. filmi pek beğenmemiştim.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir