Benekli nevresimi çektim başıma
Siyah renkli hayalleri vurdum sırtıma
Çıktım binlerce suskun şahidin huzurunda yola
Korkuları siyahla yoğurdum, döktüm asfalta
Hükmümü taşlara dinlettim, ezdim her birini
Nefretim ayakkabılarımın yırtığından okunuyor
Karanlık gözyaşlarımı gizledi şahitlerden
Zaten şahitler de anlama yeteneğinden azade
Her biri suskun bir efendi, sanırsın beyzade
Ben gittim perdeler değişti, ayyaşlardan korkmadım
Anladılar ben daha ayyaştım, ben daha serkeş
Sırtımın kamburu doğuştan değil
Her susma girişiminin bir artığıydı sırtıma binen
Her fırsatçı yolcu kambur tabureme oturmak istedi
Bilmediler suskunluğun tahtındaki padişahtım
Sessizliğin saltanatıyla riyaları defettim
Dönüş planlarımdan bağımsızdı gidişim
Her gidişin bir dönüş olduğunu unuttum
Unuttum gündüzü, incitmedim ölüleri
Alıp verilen nefesleri umursamadım
Tek ben yaşıyordum bir de parlak şu benek
Yorulan damarların inadına arttırdım adımları
Her pencereden beni izleyen inlileri duydum
Yürüdükçe terledim, üzerime atlıyor karanlıklar
Asfalt benden korkuyor, kamburlu hayalden
Siyahımın yoğunluğundan uzuyor yollar
Sustum, sadece yürüdüm gelmez ufka
Tabelalar değişti, rakımlar, nüfuslar
Gidilecek yerlerin tükendiği yere geldim
Dön artık suskun yolcu
Her suskunluk saltanatının celladı bir laf vardır
Her karanlık gidişin celladı bir güneş vardır